Tarih boyu düşünce ve evrensel projeleriyle insanları inşâ eden, yönlendiren beyin yapıcılar olduğu gibi aksiyonuyla farklı çığırlar açan hareket önderleri de bulunmuştur. Bununla birlikte aksiyon ve düşüncesi at başı giden insan ise çok azdır. Hele düşünce atlasını aksiyona; bir modele dönüştürebilen kanaat önderleri oldukça nadirdir. Yaşadığımız dönem itibariyle düşünce ve aksiyonuyla bütün insanlığı kucaklayan insanların en önde gelenlerinden biri de Fethullah Gülen Hocaefendi'dir. Hocaefendi hakkında dünyanın değişik yerlerinde farklı perspektiflerden pek çok sempozyum, panel, mastır, doktora ve kitap çalışması, yapılmıştır/yapılmaktadır.
Fethullah Gülen Hocaefendi, kitap, makale, sohbet, konferans ve röportajlarından vs. anlaşıldığı üzere çok zengin ilim, irfan ve kültür kodlarına sahiptir. Bunların başında Kur'ân-ı Kerîm, Hadîs ve bu iki temel kaynaktan beslenilerek geliştirilen tefsir, siyer, fıkıh, tasavvuf, kelâm gibi Temel İslâmî İlimlerin hem klâsik hem de çağdaş dönemde telif edilen eserleri gelmektedir. Bunun yanında Hocaefendi, edebiyattan tarihe, sosyolojiden Doğu-Batı klâsiklerine, ondan felsefe, düşünce tarihine kadar pek çok alanda engin bir vukûfiyete sahiptir.
Hocaefendi'nin yazılı-sözlü eserlerini ve kendisi ile yapılan röportajları incelediğimizde, onun Mevlâna, Sâdî, Hâfız, Molla Câmî, Firdevsî, Enverî gibi Şark mütefekkirlerinden; Shakespeare, Balzac, Voltaire, Rousseau, Kant, Zola, Geothe, Camus, Sartre gibi Batı'nın en önemli şahsiyetlerine; Bernard Russel'a, Pushkin'e, Tolstoy'a ve daha başkalarına kadar okumalar yaptığını; Bacon'ın Mantık'ından Russel'in Nazarî Mantık'ına kadar çok değişik referanslara atıflarda bulunduğunu, Pascal, Hegel, Dante gibi Batı düşünce ve kültür hayatının önemli köşe taşlarının eserlerini tetkik ettiğini görmekteyiz. Aynı zamanda Türk edebiyatından, Fuzulî, Bâkî, Nef'î, Şeyh Galip, Leyla Hanım gibi klâsik edebiyatımızın büyük isimlerinin yanı sıra, Namık Kemal, Şinasi, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Nureddin Topçu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç gibi yazar ve şairlerin eserlerini derinlemesine tahlil ederek okuduğu anlaşılmaktadır.
Hocaefendi'nin İslâmî ilimlerin değişik sahalarında okuttuğu kitaplara, ders ve tedris metoduna geçmeden önce onun nasıl bir eğitim aldığına ve bu eğitim sürecinde hangi kitapları okuduğuna -tespit edebildiğimiz kadarıyla- ana hatlarıyla temas etmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Tabii daha önce bu konudan Ahmet Kurucan hocamız Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Fasıldan Fasıla 1 adlı kitabının önsözünde kısmen bahsetmiş; siyaset bilim profesörü İbrahim Ganim Beyyümî 19-21 Ekim 2010 tarihlerinde Mısır Kahire'de yapılan "İslam Dünyasında Islahın Geleceği: Fethullah Gülen Hareketi ile Karşılaştırmalı Tecrübeler" isimli uluslar arası sempozyumda Hocaefendi'nin tefsir, hadis, fıkıh ve usülleri, kelam, tasavvuf gibi İslamî ilimlerin değişik dallarında okuttuğu kitaplardan bazılarını zikrederek onun hizmet modelinin Kur'ân ve Sünnet kaynaklı olduğuna dikkatleri çekmişti.
Osmanlı medreselerinin kapatılmasından sonra, o sistemde yetişen hocalar Anadolu'nun değişik yerlerinde klâsik medrese eğitim sisteminde Arapça gramerini ve şer'î ilimleri okutmuşlardır. Hocaefendi de Erzurum'da talebelik yıllarında medrese usulü dediğimiz sistemde ders okumuştur.
Hocaefendi'nin yetiştiği dönemde Erzurum'da okuduğu eserleri temelde iki grupta ele alabiliriz: Birisi, Arap grameri ve belâgati ile ilgili eserler. Diğeri ise İslâmî İlimlerin değişik disiplinlerinde yazılmış kitaplar.
Bunlardan Arap gramerinde sarf (kelime bilgisi, kelimenin anatomisi) ile ilgili olarak Emsile, Bina, Maksud, İzzî ve Merah'ı; nahivden (cümle yapısı ve kuruluş özellikleri) de Avamil, İzhar, Kâfiye ve Molla Câmî'yi okumuş, bu sayılanların içinden Avâmil ve Kâfiye'yi ezberlemiştir.
İslâmî İlimler ile ilgili olarak da fıkıh ilminden Mülteka'l-Ebhur'u, usul-i fıkıhtan Mir'âtü'l-Usûl'ü; belâgat ilminden Telhis'i, Muhtasaru'l-Meani'yi ve Mecmau'l-Mütûn'da yer alan manzum bir belâgat kitabını; kelâm ilminden Ûşî'nin Bed'u'l-Emâlî'sinin Aliyyü'l-Kâri şerhini ve Kâdı Beyzâvî'nin Tavaliu'l-Envâr isimli eserini okumuştur. Bu okunan kitaplardan Telhis ile Bed'u'l-Emalî'nin metnini ezberlemiştir.
Tefsir kitaplarından Celâleyn ve Kâdı Beyzâvî'nin Envaru't-Tenzil'ini, mantık ilmi ile ilgili olarak Muğni't-Tullâb'ı ve İmam Bûsîrî'nin Kaside-i Bürde'sini Harpûtî şerhi ile okumuştur.
O dönemde okutulan kitaplar ve okutma tekniği üzerinde kısaca da olsa durmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Bahsi geçen kitapların okutma metodu şu şekilde idi: Emsile, talebeye noktasına, virgülüne kadar ezberletilirdi. Bina, Maksut ve İzzî ise derste ilk önce hoca tarafından okunur, gerekli izahlar yapılırdı. Ertesi günkü derste ise talebe bir önceki dersi hocaya hem okur hem de o kısmı bir özet hâlinde mefhum olarak arz ederdi. Bina'daki bablar, Maksud'daki kalıplar ve i'lâl kaideleri uzun uzadıya ezberletilirdi.
Nahiv kitaplarından Avamil, İzhar, Kâfiye, Molla Cami'nin tedrisi de aynı şekilde idi. Talebe bir önceki dersi bir sonraki gün hocaya okur ve mefhum olarak özetini arz ederdi. Bunlardan Avamil ve Kâfiye'nin metni ezberletilir, İzhar'ın ise mefhum olarak bilinmesi ve arz edilmesi istenirdi.
Hocaefendi, Emsile, Bina, Maksut, İzzî yani sarfa ait kitapları okuduktan sonra nahiv kitaplarına başlamış, Avamil ve İzhar'ı okuduktan sonra hocası onu bir sonraki kitap olan Kâfiye'yi okutmadan Molla Cami okuyan gruba dâhil etmiş, bu arada da Kâfiye'nin metnini ezberletmiştir. Molla Cami'den sonra da aradaki kitapları okumasına gerek görmeyerek belâgat kitabı olan Muhtasaru'l-Meani'ye başlatmış ve arada Telhis'in metnini ezberletmiştir. O günkü medrese eğitim sisteminde bir üst kitabı okuyan talebe bir alt kitabı okuyanlara müzakere ettiriyordu. Böylelikle talebe bir kitabı bazen elli kere mütalâa ettiriyor ve bu arada da ezberlemiş oluyordu. Hocaefendi'nin ifadesiyle kitabın kenarındaki haşiyeleri, hamişleri bile biliyordu.
Hocaefendi, Erzurum'da çok zor şartlar altında yukarıda kısaca bahsedilen usulde ders aldıktan sonra vazifesi münasebetiyle gittiği yerlerde yanına gelen meraklı ve istekli talebelere -ulaşabildiğimiz kadarıyla- aşağıdaki ilim dallarına göre zikredeceğimiz kitapları okutmuştur.
Okuttuğu Kitaplar
Hayatını eğitim faaliyetlerine adamış ve her fırsatta okumuş ve okutmuş olan Hocaefendi'nin ilk önce okuttuğu kitapları -ulaşabildiğimiz ve öğrenebildiğimiz kadarıyla- ileride daha geniş çalışmalara bir fikir vermesi açısından İslâmî ilimlerin değişik disiplinlerine göre ele almak, sonra da metod üzerinde durmak istiyoruz.
Tefsir
"Kur'ân-ı Kerim'den hemen herkes bazı şeyler anlasa da onu bütün derinlikleriyle kavrayıp ihata edebilmek, bu alanda gerekli donanımı olan tefsir ve te'vil erbabının işidir." diyen Hocaefendi'nin bu sahada okuttuğu kitaplar şunlardır:
1. Tefsir-i Celâleyn. Celâleddin el-Mahallî (864/1459) tarafından telifine başlanılıp, Celâleddin es-Süyutî (911/- 1505)tarafından tamamlanan ve bu iki müellifin adına nispetle isimlendirilen bu eser, çok kısa ve veciz tek ciltlik bir tefsirdir.
2. Nâsiruddin Abdullah b. Ömer Beyzâvî'nin(685/-1286) Envâru't-Tenzîl ve Esrâru't-Te'vil (2 cilt) isimli tefsiri. Bu eser daha çok Beyzâvî tefsiri diye bilinir. Kısa, öz, müfessirlerin görüşlerini özetleyen, Kur'ân'ın i'caz ve belâgatinden bahseden meşhur bir tefsirdir.
3. Ebu'l-Fidâ İbn Kesîr'in (774/1341) Muhammed Ali es-Sâbûnî tarafından ihtisar edilen, Muhtasaru Tefsîri'l-Kur'âni'l-Azim (3 cilt) adlı tefsiri. Kur'ân'ın Kur'ân, hadîs, sahabe ve tâbiînin görüşleriyle tefsirinde en önemli eserlerden biridir. Hocaefendi, bu tefsiri değişik ders gruplarına birkaç kere okutmuştur.
4. Zemahşerî'nin (538/1143) Keşşaf isimli tefsirinin mukaddimesi.
5. Seyyid Kutup (1966), Fî Zilâli'l-Kur'ân (6 cilt). Asrımızda yazılmış edebî, sosyolojik, psikolojik derinlikli Kur'ân'ı anlama adına önemli ölçüler veren bir tefsirdir. Hocaefendi bu eseri talebelerine okuturken çoğu zaman gözyaşlarına hâkim olamamıştır. Bununla birlikte Kutup'un tefsirindeki bazı görüşlerine katılmadığını da yeri geldikçe vurgulamış, bu görüşlerin, yaşadığı çok zor şartların tesiri ile olabileceğini söylemiştir.
6. Muhammed Ali es-Sâbûnî (Muasır), Revaiü'l-Beyan Tefsir-i Âyâti'l-Ahkâm (2 cilt). Ahkâm âyetlerini ve bunlardan çıkarılan hükümleri yeni bir üslûp ve tertiple sunan ahkâm tefsiri.
7. Bediüzzaman Said Nursî(1960), İşârâtü'l-İ'caz fî Mazanni'l-İ'caz. Fatiha sûresini ve Bakara sûresini de 32. âyeti-ne kadar tefsir eden orijinal bir tefsirdir. Hocaefendi talebeleriyle bu tefsirin Arapçasını değişik zamanlarda okumuştur.
8. M. Elmalılı Hamdi Yazır (1942), Hak Dîni Kur'ân Dili (9 cilt). Hocaefendi "Arapça'da dahi onunkine denk bir tefsir yazılmamıştır; Hamdi Yazır'ın, kendisinden nakillerde bulunduğu büyük müfessir Fahruddin Razi'nin Tefsir-i Kebir'i bile Elmalılı'nın Hak Dini Kur'ân Dili adlı eserinin çapına erişemez." (Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru, s.89) dediği bu tefsiri daha önceden talebelerine özetlettirerek tedris ettiği gibi son zamanlarda tekrar ders kitabı yapmıştır. Şöyle ki Merhum Elmalılı'nın Tefsiri şu tefsirlerle mukayeseli okunmaktadır:
İmam Maturidi-Te'vilâtü'l-Kur'ân, Zemahşeri-Keşşaf, Fahreddin Razi-Mefatihu'l-Gayb, Beyzavi-Envarü't-Tenzil ve Esrarü't-Te'vil, Ebu Hayyan-Bahru'l-Muhit, Ebu's-Suud-İrşadu Akli's-Selim ilâ Mezâyâı Kitabi'l-Kerim, Tantavî Cevherî-el-Cevâhir fî Tefsiri'l-Kur'âni'l-Kerim, Seyyid Kutup -Fi Zilâli'l-Kur'ân, Molla Bedreddin Sancar-Edvau'l-Beyan, Bediüzzaman Said Nursi-Risale-i Nur Külliyatı.
9. İbn Bâziş (1145), el-İknâ fi'l-kıraati's-seb' (2 cilt). Bu, meşhur ve mütevatir kıraatleri anlatan bir eserdir. Her Müslüman'ın en azından namazı caiz olacak ölçüde Kur'ân'ı tilâvet etmeyi öğrenmesi gerektiği üzerinde her fırsatta çok ciddi vurguda bulunan Hocaefendi, kıraatlerin bizim vahiy kaynaklı kültürümüzün önemli bir zenginliği olduğuna, bu zenginliğin ihyâ edilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Ve kendisi teorik de olsa kıraatlerin bilinmesi maksadına matuf, bahsi geçen bu kitabı talebeleriyle okumuştur.
10. İmam Maturidî (333/944), Te'vilâtü'l-Kur'an. Ehl-i Sünnet çizgisinin en önemli akide ve kelâm imamı İmam Maturidî'nin inanç, düşünce ve yorumlarını ihtiva eden bu tefsiri Hocaefendi eline ulaşır ulaşmaz talebelerine okutmaya başlamıştır.
Zikredilen bu tefsir kitaplarına ilâve olarak Hocaefendi, tefsir usulü ile ilgili olarak Muhammed Abdulazîm ez-Zerkanî'nin(1367) Menahilü'l-İrfan (2 cilt) adlı eserini okutmuştur. Bu eser, eski tefsir usulü meselelerini ele almanın yanında günümüzdeki pek çok soruya cevap veren yeni bir üslûp ve yaklaşımla yazılmış çok güzel bir eserdir.
Hadis
1. Muhammed b. İsmail Buhârî'nin (194/810) kısa adıyla Sahih-i Buharî diye bilinen ve Kur'ân'dan sonra en sahih kitap kabul edilen kitabını defaatle okutmuştur. Bu okutmalar iki şekilde olmuştur. Bir kısmı sadece Buhârî'nin metninin okunması şeklinde diğeri ise Buhârî'nin değişik şerhleri ile birlikte olmuştur.
Hocaefendi, Buhârî'yi şu şerhlerle birlikte okutmuştur:
- Kastallânî (923/1517), İrşadu's-Sâri li Şerhi Sahihi'l-Buhârî. Bu kitap Osmanlı medreselerinde de okutulmuştur. Buhârî'de geçen hadîslerdeki isim, kelime ve ifadelerle ilgili özlü bilgiler içermektedir.
- Bedrüddin el-Aynî (855/1451), Umdetu'l-Kârî fi Şerh-i Sahihi'l-Buhârî. (20 cilt) Buhârî'nin en önemli şerhlerinden biridir. Nakil ve tahkik yönünden Buhârî üzerine yapılan şerhlerin en hacimlisi, tetkik ve analiz açısından da en derli toplu olanıdır. Farklı mezheplerin görüşlerini zikretmekle birlikte Hanefi mezhebinin yaklaşımları esas alınarak yazılmış önemli bir şerhtir.
Hocaefendi, talebelerle Buhârî'nin metnini okurken kendisi de bahsi geçen bu şerhten takip etmiştir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Umdetü'l-Kârî değişik zamanlarda farklı talebelerle iki defa okunmuştur.
- İbn Hacer el-Askalânî (852/1448), Fethu'l-Bârî fi Şerh-i Sahihi'l-Buhârî. Bu eser, hadîs ilmi, takrir güzelliği, maksadı ifadedeki üstünlüğü gibi değişik açılardan en güzel Buhârî şerhi kabul edilmiştir. Buhârî'nin en meşhur şerhi olup 14 cilttir. Bu şerhi Hocaefendi, talebeleri ile baştan sona kadar hadîslerin senedindeki ravileriyle birlikte okumuştur.
2. Ebu'l-Hüseyin Müslim b. Haccac'ın (261/874) el-Müsnedü's-Sahih(5 cilt) adını verdiği Sahih adlı hadîs kitabı. Tertibi mükemmeldir ve hadîsin farklı varyantlarını sistematik olarak vermesiyle meşhurdur.
3. Ebû Davud es-Sicistânî'nin (275/888) Sünen'i (4 cilt).Hadîs kitapları arasında çok özel ve önemli bir yeri olan Sünen adı verilen kitaplar vardır. Bunların özelliği fıkıh baplarına göre tasnif edilmiş ahkâm hadîslerini ihtiva etmeleridir.Sünenlerin en önemlilerinden biri Ebû Davud'un Sünen'idir. Hocaefendi bu kitabı farklı zamanlarda değişik şerhleriyle okutmuştur:
a. Halil Ahmed es-Seharenfûrî'nin (1346/1927) Bezlül-Mechûd fi Hall-i Ebî Davud (10 cilt) adlı kitabı, hadîsçilerin metoduna uygun olarak hadîse ait meseleleri tetkik ederek hadîs ve fıkıh ilimlerini birleştirerek, Hanefi mezhebi esas alınarak yapılan bir şerhtir. Talebelerin hadîs-i şerifleri, Hocaefendi'nin de şerhten ilgili yerleri okuması suretiyle ders kitabı olarak takip edilmiştir.
b. Mahmud Muhammed Hattab es-Sübkî'nin(1352/ 1933) Menhelü'l-Azbi'l-Mevrud Şerhu Sünen-i Ebî Davud (10 cilt) isimli eseridir. Ebû Davud'un bu şerhi mezheplerin görüşlerine mümkün mertebe yer verilerek hazırlanmış çok sistematik güzel bir çalışmadır. Fakat yarım kalmıştır. Hocaefendi bu şerhten takip etmek suretiyle belli bir yere kadar Ebû Davud'un Süneni'ni bir grup talebe ile okumuştur.
4. Muhammed b. İsa b. Sevre et-Tirmizî'nin (279/892) Sünenü Tirmizî veya el-Câmi'i. Hocaefendi bu hadîs kitabını Muhammed Abdurrahman b. Abdirrahim el-Mübârekfûrî'nin (1353/1934) Tuhfetü'l-ahvezî (10 cilt) isimli şerhi ile birlikte okutmuştur. Mübarekfurî'nin yer yer Hanefî mezhebinin yaklaşımlarını kritik ettiği yerler Hocaefendi'nin isteği üzerine bir talebe tarafından Tehanevî'nin İ'lâü's-Sünen adlı Hanefi fıkhına dair yazılmış müdellel kitabından ilgili yerler özet hâlinde veya metinden okunarak derste sunulmuştur.
5. Malik b. Enes, (179/795) el-Muvatta (2 cilt). En erken yazılan musannef eserlerden biridir. Fıkıh bablarına göre tasnif edilmiştir. Eser, merfû rivayetlerin yanında sahabe ve tâbiîne ait mevkuf ve maktu rivayetlerin yer alması bakımından önem taşımaktadır.
6. Ahmed b. Ali b. Şuayb en-Nesâî, (303/915) Sünen (2 cilt). Tertibi ve en küçük rivayet farklılıklarını vermesi ve en önemlisi de ricale son derece önemvererek kendikriterlerine göre en mevsuk şahıslardan rivayet ettiği hadisleri seçmesiyle meşhurdur.
7. M. Ali Nâsif (muasır), et-Tâcu'l-Câmi' (5 cilt). Fıkıh baplarına göre tertip edilmiş, derleme niteliğinde bir hadîs kitabıdır. Müellif bu kitapta Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî ve Nesâî'nin kitaplarından hadisler seçmiş, bu beş kitapta bulamadığı konular ile ilgili hadisleri de Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inden, İmam Malik'in Muvatta'ından, İbn Mâce'nin Sünen'inden ve Hâkim'in Müstedrek'inden tamamlamıştır. Bu kitap değişik zamanlarda birkaç kere Hocaefendi tarafından okutulmuştur.
8. Murteza ez-Zebîdî (1205/1790), Ukûdu Cevahiri'l-Münife (2 cilt). Hanefi mezhebinin hüküm istinbatında kullandığı hadîslerin Kütüb-i Sitte'de geçen varyasyonlarının da zikredilerek kritik edildiği bir kitaptır. Hocaefendi, bu kitabın okunmasını ve okutulmasını sürekli tavsiye etmektedir.
9. Ali el-Müttakî(975/1567), Kenzü'l-ummâl (16 cilt). 46 binden fazla hadîs ihtiva eden ve şu ana kadar yapılmış en büyük derleme hadîs kitaplarından biridir. Hocaefendi 16 cilt olan bu kitabın 10 cildini bir ramazan ayında, geriye kalan 6 cildini de daha sonra talebeleri ile birlikte 6 ayda okumuştur.
10. Zekeriya en-Nevevî'nin (676/1277) Riyazu's-Salihin min kelâm-i Seyyidi'l-Mürselin'i. Hocaefendi bu eseri okuturken her konu ile ilgili en cami hadîsleri işaretlettirerek bunları ezberlettirmiş ve derste de bu ezberleri dinlemiştir. Ezberlemek üzere işaretlenen bu hadîsler 550 civarındadır.
11. Kâdı Iyâz (544/1149), eş-Şifâ bi ta'rifi hukuki'l-Mustafa (2 cilt). Peygamber Efendimiz'i (aleyhissalâtu vesselâm) değişik hususiyetleriyle tanıtan ve ona karşı olması gereken saygı ve edepten bahseden meşhur bir kitap.
12. Muhammed Fuad Abdülbaki(1388/1968), el-Lü'lüü ve'l-mercan (2 cilt). İmam-ı Buhârî ve Müslim'in ittifak ettikleri ve sıhhat itibariyle birinci mertebede kabul edilen hadîsleri ihtiva eden bir eserdir.
Bunların yanında Ahmed Muhammed Şâkir'in, İbn Kesir'in İhtisaru Ulûmi'l-Hadîs adlı eserini dipnotlarla zenginleştirerek "el-Bâisü'l-hasîs" adı altında neşre hazırladığı kitabını okutmuştur. Ayrıca hadîs usulüne ilişkin Osmanlı'nın son dönem âlimlerinden Ahmed Naim'in Tecrid-i Sarih Mukaddimesi'nin de çok önemli olduğuna dikkatleri çekerek okunmasını tavsiye etmiştir.
Fıkıh
"Asırlardır devam edegelen bizim medeniyetimiz, düşünce, akıl, mantık ve muhakeme yörüngesiyle herkese açık bir fıkıh ve usûl-ü fıkıh medeniyetidir." diyerek bu ilmin ne kadar önemli bir yeri olduğuna vurgu yapan Hocaefendi, "Bizdeki fıkıh metodolojisi çalışmaları, en mükemmel bir hukuk sisteminin, en kusursuz bir kanun ilminin inşâsı, gelişmesi ve her asrı kucaklayabilecek şekilde açılması zaviyesinden, en ciddî bir ilk teşebbüstür."1 tespitiyle de yapılması gereken çalışmalar adına bir ufuk göstermektedir. Hocaefendi, Usul-i Fıkıh'a ülkemizde yeterince ehemmiyet verilmediğini oysaki usul bilinmeden tenakuzlardan kurtulup, salim düşünceye ulaşılamayacağını ifade ederek, bu sahada yazılmış en az otuz ayrı kitap okumayı tavsiye etmektedir. Hocaefendi'nin Fıkıh ve Usul-i Fıkıh'a dair okuttuğu eserler şunlardır:
1. Kudurî (ö. 428/1037), Muhtasar (1 cilt). Hanefî fıkhının temel kitaplarından biridir.
2. Ebü'l-Fazl el-Mevsılî, (683/1284) el-İhtiyar lita'- lili'l-muhtar. Hanefifıkhının dört temel metninden biri olan Muhtar'ın şerhidir. Fıkhî hükümlerin delillerini, illetlerini, fıkıh metedolojisi açısından ele alıp işleyen bir kitaptır. Bu kitabı Hocaefendi iki kere okutmuştur.
3. Ebu'l-Hasen Burhânüddin el-Mergînânî(593/1197), el-Hidâye (2 cilt). Hanefî fıkhının en meşhur ve en önemli kitaplarından biridir. Asırlarca Osmanlı medreselerinde fıkıh ilminin en zirve kitaplarından biri olarak okutulmuştur. Hocaefendi bu önemli fıkıh kitabını farklı talebelerine değişik zamanlarda Hidaye'nin Kemal İbnü'l-Hümam (861/1457) tarafından yapılan meşhur şerhi Fethu'l-Kadir ile birlikte üç defa okutmuştur.
4. Alaeddin İbn Abidinzâde, (1306/1889) el-Hediyye-tü'l-Alaiyye. Hanefi mezhebinin füruata ait meseleleri ele alan çok veciz bir kitabı.
5. İbrahim b. Muhammed el-Halebî(956/1549), Mülteka'l-Ebhur. Hanefi mezhebinde kavl-i esahha göre tertip edilmiş ve uzun müddet Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuş bir kitaptır.
6. Vehbe Zuhayli(muasır), el-Fıkhu'l-İslâmî ve edilletuhu(9 cilt). Muasır bir müellif tarafından müdellel, mezheplerin yaklaşımlarına göre telif edilmiş ansiklopedik bir fıkıh kitabıdır. Hocaefendi bu kitabı 6. cilde kadar okutmuştur.
7. Esad Muhammed Saîd Sağarcî(muasır), el-Fıkhu'l-Hanefî ve edilletuhu (3 cilt). Hanefi fıkhını yeni bir üslûpla ele alıp tanzim etmeye çalışan bir eser.
8. Ali el-Kârî (1606), Fethu Bâbi'l-inaye bi şerhi'n-Nukaye (I-III cilt). Tefsir, Hadis ve Kelam sahasında yed-i tûla' sahibi olan Ali el-Kari'nin bu eseri Hanefi fıkhı merkezli dört mezhebi delilleriyle birlikte mukayeseli ele alan enfes bir kitaptır. Bu kitabı Hocaefendi, zikredeceğimiz şu fıkıh kitaplarıyla mukayeseli okutmaktadır: Sadru'ş-Şerîa-el-Vikaye, Burhanettin Maze-el-Muhîtü'l-Burhanî, Mergınani-Hidaye, Şeyhzade-Mecmau'l-Enhur, İbn-i Abidin-Haşiyetü Reddi'l-Muhtar, İbn-i Abidinzade-Hediyyetü'l-Alaiyye, Vehbe Zuhayli-el-Fıkhu'l-İslamî ve Edilletuhu, Heyet-Diyanet İslâm İlmihali, Esad Muhammed Saîd Sağarcî-el-Fıkhu'l-Hanefî ve edilletuhu, Ömer Nasuhi Bilmen-Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu.
Fıkıh Usulü
Hocaefendi'nin Usul-i fıkıh ilmi ile ilgili okuttuğu eserler şunlardır:
1. Molla Hüsrev(885/1480), Mir'âtü'l-Usul. Osmanlı medreselerinde uzun müddet okunan bu usul-i fıkıh kitabını Hocaefendi takrir usulü ile talebelerine okutmuştur.
2. Abdülkerim Zeydan, el-Veciz. Bu usul-i fıkıh kitabını Hocaefendi talebelerine cümle cümle tercüme ettirerek okutmuş, bir sonraki derste de bir önceki dersi özetlettirmiştir.
3. İbrahim eş-Şâtıbî(790/), el-Muvafakât (4 cilt).Usul-i fıkıh ilminin zirve eserlerinden biri olan bu kitabı talebeler cümle cümle okuyarak tercüme etmek suretiyle huzurda okumuş, daha sonra da baştan sona özetini vermişlerdir.
4. Seyyid Bey, Medhal. Osmanlıca olan bu usul kitabını talebeler huzurda okuyarak; Hocaefendi de gerekli yerlerde izahlar yaparak, sorulan sorulara cevap vererek tedris etmiştir. Seyyid Bey'in maslahat gibi bazı konulardaki yaklaşımlarına katılmadığını da ifade etmiştir.
Bu sayılanlara ilâve olarak Hocaefendi, kendisinin değişik zamanlarda okuduğu Abdülaziz el-Buhârî'nin Keşfu'l-Esrar isimli usul-i fıkha dair eserini ders kitabı olarak okutmayı arzu ettiğini de söylemiştir.
Tasavvuf
İslamî ilimlerin bir üniversitenin fakülteleri gibi birbirini tamamladığı hakikatine dikkatleri çeken Hocaefendi, "İslam'ın Kalp ve Ruh Hayatı" adını verdiği tasavvuf sahasındaki sofi, derviş ve mutasavvıfların "tefsircilerin yorumlarına, hadisçilerin rivâyetlerine, fakîhlerin içtihad ve istinbatlarına; kendi riyâzâtlarını, ruhî hayatlarını, kalbi tasfiyelerini, nefsi tezkiyelerini, hâsılı, dini bir bütün hâlinde duyma, yaşama zevk ve anlayışlarını da ilâve eden farklı ekoller geliştirdiklerini", kalbin aksiyonlarıyla alakalı tamamen amelî esaslara dayalı olarak kitaplar yazdıklarını sürekli nazara vererek her ders halkasında bu eserlerden birinin de okutulmasını tavsiye etmektedir. (Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, 1/7) Bizzat kendileri de tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi ilimlere dair eserlerin yanında imkan elverdikçe "İslam'ın Kalp ve Ruh Hayatı"nı anlatan bir kitap okutmuştur. Şimdi değişik zamanlarda bu ilim dalı ile ilgili okuttuğu kitapları zikredelim:
1. Kuşeyrî(514/1120), er-Risâletü'l-Kuşeyriyye fî Ulûmi't-Tasavvuf. Kur'ân ve Sünnet çizgisinde tasavvuf ve mutasavvıfları konu edinen ilk devirlere ait bir eserdir.
2. İmam Rabbânî, Mektubat (2 cilt). Başta tasavvuf olmak üzere İslâmî ilimlerin geneli hakkında ufuk açan en önemli eserlerden biri olan bu kitap, ders halkasında teenni ile okunmuş, birçok yerde Hocaefendi, yorumlarını talebeleriyle paylaşmıştır.
3. Hâris el-Muhasibî (857), er-Riaye Lihukillah. Bir Müslüman'ın sürekli kendisini otokritiğe tâbi tutup, istikamet üzere bir hayat yaşaması adına çok hassas ve önemli kriterler ihtiva eden bir kitaptır. Hocaefendi, bu kitabın en az bir iki kere okunmasını tavsiye etmektedir.
4. İmam Gazzâlî'nin İhyâu ulûmi'd-dîn adlı meşhur eserineMurteza ez-Zebîdî'ninyazdığı İthâfu sâdeti'l-müttekîn (14 cilt) adlı şerh. Hocaefendi, bu kitabın yazarının çok vukuflu olduğunu, hadis, fıkıh, kelâm, tasavvuf hangi ilim dalında konuşursa konuşsun o sahanın uzmanı gibi konuştuğunu, İhya'nın bu şerhi ile, birkaç ihya olduğunu belirtmiştir. Bu kitabın okunması devam etmektedir.
5. Abdurrahman Cami (Molla Cami) (898/1492), Nefahâtü'l-Üns. Tasavvufî terimlerin ve mâneviyat büyüğü sofilerin hayatlarının anlatıldığı bir eser.
6. Abdulhakim Arvasî, er-Riyadü't-Tasavvufiyye. Ana hatlarıyla tasavvuf tarihinden, tasavvufun konularından ve bu sahanın büyüklerinden bahseden Osmanlıca bir kitap.
Arapça Grameri
Hocaefendi, tespit edebildiğimiz kadarıyla ders okuturken talebenin seviyesine göre hareket etmiştir. İlk dönemlerde klâsik Arapça gramer kitaplarını okutmuş daha sonraları ise zamanımızda yazılan kitapları talebelerine okutmuştur. Okuttuğu kitaplar şunlardır.
1. Emsile. Yazarı bilinmeyen, Arapça'da bir kaide ve kurala bağlanan fiil ve isim kalıplarını, çekimlerini örneklerle açıklamaya çalışan küçük bir risaledir. Medreselerde yüzlerce yıldır ezberletilen bu küçük gramer risalesini Hocaefendi, okuttuğu talebelere ezberletmiştir.
2. Binâ. Yazarı bilinmeyen ve bir kelimeden pek çok mânâya gelen kelime türetmeye (tasrîf) yarayan 35 kuralı anlatan bir kitaptır. Medreselerin temel gramer kitaplarından olan bu kitabı da ezberletmiştir.
3. Maksud. Müellifi meçhuldür. Osmanlı medreselerinde okutulan Arapça'nın kelime anatomisini inceleyen "sarf" adı verilen kısmına dair bir kitaptır. Hocaefendi bu kitabı takrir usulü ile okutmuştur.
4. İzzeddin Abdülvahhab bin İbrahim ez-Zincânî, (1257) İzzî. Sarf, nahiv ve lügat konularını işleyen meşhur bir eser. Bu kitabı takrir usulü ile okutmuştur.
5. İmam Birgivî (981/1573), Avamil. Arapça gramerde kelimelerin sonuna tesir eden edat gibi kelimeler, harf-i cerler, kelime sonlarındaki değişmeler (i'rab) gibi nahvin temel konularını misallerle işleyen veciz bir kitap. Metni talebeye ezberletilmiştir.
6. İmam Birgivî (981/1573), İzharu'l-Esrar fi'n-Nahv. Arapçanın daha çok cümle yapısını ele alan "nahiv" denilen kısmına ait bir kitaptır. Müellifin Avamil adlı eserinin şerhi mahiyetinde olup,Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Hocaefendi bu kitabı, çok geniş bir şerh yaparak birkaç kez takrir usulüyle okutmuştur ve metnini de ezberletmiştir. Bu derslerin ses kaydı elde mevcuttur.
7. İbnü'l-Hâcib, (646/1249), el-Kâfiye. Osmanlı medreselerinde asırlarca okutulan nahvin kaidelerinin örneklerle anlatılmasının yanında zaman zaman dilin felsefesine girilen, ileri seviyede okutulan bir nahiv kitabıdır.
8. Abdurrahman Câmi, (898/1492), el-Fevaidü'z-Ziyaiyye. Bu eser Kâfiye'nin şerhidir. Şârihin lakabına nispetle Molla Cami veya Câmi adıyla meşhur olmuştur. Başta Osmanlı medreseleri olmak üzere İslâm dünyasındaki medreselerde nahiv ile ilgili olarak okutulan en son, en kapsamlı bir kitap olarak okutulmuştur. Hocaefendi ilk dönemlerde bu kitabı okutmuştur.
9. Ali Cârim-Mustafa Emin, en-Nahvu'l-Vâdıh (2 cilt). Arapça modern anlatım tekniği ile hazırlanmış sarf ve nahvi birlikte işleyen çok sistematik bir gramer kitabı. Hocaefendi, bu kitabı defaatle okutmuştur.
10. Bahaddin Abdullah b. Akîl (729), Şerhu İbn Akîl alâ Elfiyet-i İbn-i Malik. Arapça gramerini bin beyitte açıklayan ibn Mâlik'in Elfiye'sinin en önemli şerhlerinden biri. Bu kitap okunmaya başlandığında Hocaefendi'nin hedefi Elfiye metnini talebelerine ezberletmekti. Fakat 30-40 beyit ezberlendikten sonra ezberleme işinde zorlanılınca talebelerin isteği üzerine bırakılmıştır. Kitap kısaca şu şekilde okunuyordu. Talebe ilk önce beyti okuyup tercüme ediyor, arkasından da ilgili beytin i'rabını yaparak şerhe geçiliyordu.
11. Mustafa Galayinî, Câmiü'd-dürusi'l-arabiyye. Son dönemlerde yazılmış bir gramer kitabıdır. Hocaefendi, talebelerine cümle cümle okutup tercüme ettirerek, şiirlerin mânâlarını verdirerek, şiirdeki istişhad noktasını göstererek, temrinatları yaptırarak iki kere okutmuştur.
12 Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Mebâdiu'd-Dürûsi'l-Arabiyye.
13 Mehmed Zihni Efendi (1846-1913), el-Müntehap ve'l-muktedab fi kavaiidi's-sarf ve'n-nahv. Arapça sarf ve nahvini çok geniş ve kapsamlı, bol misalli ele alan Osmanlıca bir eser. Bu oldukça kapsamlı Arapça gramer kitabını talebeleri önceden hazırlanıp huzurda okuyarak, temrinatları yaparak Hocaefendiden okumuşlardır.
14 Tekellüm (3 cilt). Hocaefendi'nin kendisi tarafından hazırlanmış pratik Arapça konuşmaya yönelik bir kitap. Hocaefendi bu kitabı bizzat talebelerine açıklayarak, tatbik ettirerek okutmuştur. Bu derslerin sesli kayıtları mevcuttur.
Hocaefendi, ders gruplarında Arapça grameri ile ilgili bir kitap okutmanın yanında genelde belâgat ilmine ait bir eser okutmuştur. Kur'ân ve Sünnet'ten istifade edebilmek için Arapçanın belâgat ilminin çok önemli bir dinamik olduğuna dikkat çeken Hocaefendi, bu ilim dalının iyi bilinip, hazmedilerek pişirilemediğine dikkatleri çekerek, okutulmasını sürekli teşvik etmiştir. Bu sahada ders kitabı olarak okuttuğu eserler şunlardır:
15 Hatib el-Kazvînî (1338), Telhisü'l-Miftâh. Medreselerde son döneme kadar okutulmuş olan belâgat ilminden muhtasar olarak bahseden bir kitap. Hocaefendi bu kitabı ilk dönemlerde talebelerine okutmuştur.
16 Ahmet el-Haşimî, Cevahirü'l-belağa fi'l-meani ve'l-beyan ve'l-bedi'. Belâgat ilmini klâsik usulden farklı bir sunum ile bol misal ve temrinatla işleyen bir kitap. Talebeler bu kitabı cümle cümle okuyup tercüme ederek, temrinatları yaparak Hocaefendi'den okumuşlardır.
17 Ali Cârim-Mustafa Emin, el-Belâgatü'l-Vâdıha. Yeni bir usul ve metod ile belâgat ilminin konularını anlatan bir kitap. Bu kitap da bir önceki kitabın usulüyle okutulmuştur. Hocaefendi bu kitabı değişik zamanlarda farklı ders gruplarına okutmuştur.
Kelâm
Hocaefendi, "İslâm inanç sistemini aklî ve naklî delillerle müdafaa etmeyi, mü'minlerin düşünce istikametlerini korumayı, dine karşı zaman zaman ortaya atılan veya atılması muhtemel şüphe ve tereddütleri bertaraf etmeyi, bir kısım yanlış felsefî cereyanlara karşı eskilerin "akâid-i hakka-i İslâmiye" dedikleri hakikatleri "Sünnet-i Seniyye" çerçevesinde koruyup kollamayı üstlenen bilgilerin bütünüdür." diye tarif ettiği kelam ilminin "Kültür Mirasımızın Temel Kaynakları"ndan biri olarak tali bir edile-i şeriye çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir.(Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru, s. 101) Bu saha ile ilgili eserlerden bazılarını okutmuş, bazılarını da özetlettirmiştir. Özellikle Maturidî kelamına dair eserlerin biraz gölgede kaldığını, bunların ehemmiyet verilerek okutulmasını tavsiye etmektedir. Kelam ile ilgili okutulan eserler şunlardır:
1. Sadeddin et-Teftâzânî, Şerhu akaidi'n-Nesefiyye. Maturidiye akaidini anlatan meşhur bir eser.
2. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı. Hocaefendi, kelâm konularını çok farklı bir üslup ve çok zengin bir perspektifle işleyen Nurları, özetlettirerek okutmuştur.
3. Mehmed Vehbi Efendi, el-Akaidü'l-Hayriyye. Ayrıca İhyau Ulumiddin şerhi İthâfu's-Sâdeti'l-Müttekîn şerhi okunurken bu kitabın içinde yer alan ve oldukça teferruatlı olan kelâm kısmı okunmuştur.
Hocaefendi'nin okuttuğu kitaplar arasında Temel İslâmî İlimlerden herhangi birisinden daha pek çok sahayla ilgili kitaplar vardır. Bunları "muhtelif eserler" başlığı altında vermeyi uygun gördük.
Muhtelif Eserler
1. Hasan el-Benna (1949), er-Resail.
2. Muhammed Zahid el-Kevserî (v.1952), Makâlât. Asrımızın başında İslâm ve Müslümanlık ile ilgili değişik sorulara, zihinleri bulandırmaya yönelik şüphelere, fikir kaymalarına karşı cevap mahiyetinde Kevserî'nin değişik yerlerde yayımlanmış makalelerinin bir araya getirilmesinden oluşan bir eser.
3. Hz. Ali(40/661), Nehcü'l-Belâga (Derleyen: Ebü'l- Hasan Şerif er-Radi). Hz. Ali Efendimiz'in sözlerinin, hutbelerinin yer aldığı kitap. Hocaefendi, bu kitabı okuturken ihtiyaç anında İbn Ebi'l-Hadid'in (655/1257) Şerhu Nehci'l-Belâga eserinden de istifade edilmiştir.
4. Harputî, Kaside-i Bür'e Şerhi. İmam Bûsîrî'nin Peygamber Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) yazdığı ve asırlardır okunan meşhur na'tının şerhi.
Özetlenen Kitaplar
Hocaefendi, değişik zamanlarda -kendisi, arkadaşlarla müzakere ediyoruz dese de- okuttuğu bu kitapların yanında bir de ders halkasında talebelerine özetlettirdiği kitaplar vardır. Okunması gereken çok kitap olduğunu, bir insanın da böyle bir şeye güç yetirmesinin çok zor olduğunu söyleyen Hocaefendi, derse katılan her bir şahsın bir kitabı yirmide bir veya daha küçük oranda özetleyerek sunmasını tavsiye etmekte ve bizzat kendileri de talebeleriyle bu metodla okumayı uygulamaktadır. Hocaefendi böylelikle kolektif şuurun gücünden ders halkasında bile istifade etmeyi realize etmektedir.
ÖZET ÇIKARTILAN KİTAPLARDAN BAZILARI ŞUNLARDIR: Yusuf Has Hacip-Kutadgu Bilig; Mustafa Sabri Efendi-Mevkıfu'l-akl ve'l-ilmi ve'l-âlem min Rabbi'l-âlemîne ve Rasûlihi; Prof. Dr. Suat Yıldırım-Peygamberimiz'in Kur'ân'ı Tefsiri; Prof. Dr. Orhan Türkdoğan-Alevilik-Bektaşîlik.
İmam Maturidî-Kitab-ı Tevhid, Cabirî-Arap Aklının Oluşumu, İsmail Fenni Ertuğrul-Maddiyun Mezhebinin İzmihlali, Vahdet-i Vücud ve İbn Arabi, İrfan Yılmaz-Evrim Teorisi, Şurnubi-Hikem-i Ataiye-Şerhi, Toshihiko-İbn Arabî'nin Füsusundaki Anahtar Kavramlar, N.S. Banarlı-Türkçe'nin Sırları, Mehmet Ali Işım-Upanişatlar, M. Accac el-Hatîp-es-Sünnetü Kable't-Tedvin, Alparslan Açıkgenç-Bilgi Felsefesi, Ahmed Cevdet Paşa-Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye,M. Tahir İbn Aşur-Makasıdü'ş-Şeriati'l-İslâmiyye, İzzeddin Abdülazîz b. Abdüsselam-Kavaidü'l-Ahkâm fî Masalihi'l-Enâm, Sayın Dalkıran, Ahmet Feyzi Çorumi'nin el-Feyzü'r-Rabbani'si Işığında Osmanlı Devleti'nde Ehl-i Sünnet'in Şii Akidesine Tenkitleri, Sızıntı, Yeni Ümit, Yağmur ve Hira Dergilerinin bazı sayıları.
Netice itibariyle Fethullah Gülen Hocaefendi, yaşadığı coğrafyadaki âlimlerden klâsik medrese usulü ders okumuş, daha sonra kısa zamanda aldığı bu bilgiyi gittiği yerdeki değişik talebelerle çok geniş bir açılımla ders okumaya dönüştürmüştür. Okuttuğu kitaplardan da anlaşıldığı üzere klâsik medrese usulünde ve günümüz ders sisteminde olmayan pek çok kitabı ders halkasına taşımış hattâ müracaat kitabı olarak zaman zaman başvurulan kütüphane raflarında yer alan kitapları Hocaefendi ders kitabı olarak okutmuştur.
Dünyanın dört bir yanından değişik ilmî platformlar tarafından hakkında değişik açılardan onlarca mastır-doktora çalışması yapılan Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, İslâmî ilimler alanında şu ana kadar, okuttuğu kitapları tespit edebildiğimiz kadarıyla aktarmaya çalıştık. Eksik kalan kitaplar olabilir. Hocaefendi'nin ders müzakere (okutma) metoduna gelince bu ayrı bir makale konusudur.
TEDRİS/DERS METODU
Öncelikle belirtelim ki bu yazı, Hocaefendi'nin "vicâhî kültür" diyebileceğimiz ders ve tedris metodunu, huzurunun atmosferini, ufkunu, heyecanını ve insibağını enginliğiyle satırlara dökmekten ve yansıtmaktan uzaktır. Zîrâ huzur ve huzurun varidatı bizzat yaşanır, duyulur ve hissedilir. O iklimden istifade de şahısların seviyesine, niyetine, konsantrasyonuna ve istidadına vâbestedir. Bununla birlikte bir fikir vermesi açısından muttali olabildiğimiz ölçüde muhterem Hocaefendi'nin takip ettiği ders ve tedris metodunu hecelemek istiyoruz.
Genelde medreselerde ve bir mânâda onların devamı diyebileceğimiz ders meclislerinde ders ve tedris metodu; hocanın dersi takrir etmesi, talebelerin de dinlemesi ve soru-cevap çerçevesinde karşılıklı müzakere etmesi şeklindedir. Yine bu usulde bir sonraki derste bir önceki dersin hulâsası verilerek yeni derse geçilir. Bunun yanında medrese eğitim ve öğretim sisteminde dersten sonra hocanın ders verdiği yerlerin, yardımcısı (muîd) veya önde gelen talebeleri tarafından öğrencilere müzakere ettirilmesi de söz konusudur. Günümüz ilâhiyat eğitiminde yaygın olan ders ve tedris metodu ise, genellikle hoca tarafından hazırlanan ders notlarının öğrenciye takrir edilmesi, ders esnasında sorulan sorulara cevap verilmesi ve yazılı veya sözlü imtihandan geçme şeklindedir.
Medrese eğitim sisteminde yetişen hocalardan ders alan Fethullah Gülen Hocaefendi, yarım asrı geçen tedris hayatında talebenin seviyesine göre bir usûl takip etmiştir/etmektedir. Talebenin tedrisata yeni başladığı dönemlerde daha çok takrir usulü; dile ve âlet ilimlerine vukufiyeti nispetinde ise ders halkasındaki talebelerin dersi Hocaefendi'ye arz etmesi şeklinde olmuştur. Bu metodun pratik uygulaması şu şekildedir: Talebelerin derse gelmeden önce mümkün mertebe daha bilgili ve tecrübeli bir veya birkaç talebenin rehberliğinde okunacak yere hazırlanması ve dersi Hocaefendi'nin huzurunda okuması, arz etmesi Hocaefendi'nin de yer yer izahlarda bulunması, sorulan sorulara cevap vermesi, ulemanın yaklaşımlarına saygı içinde kendi yorumlarını eklemesi şeklindedir. Hocaefendi, bu ders usulüne tevazu ve mahviyetinin tabiî bir sesi olarak "Arkadaşlarla kitap müzakere ediyoruz." dese de bir üstad-talebe ilişkisinin olduğu şüphesizdir. Müzakereyi, talebenin derste okunan konuları iyi takip ederek değişik eserlerle mukayese etmesinin yanında aktif katılımı, istifsar ve izah endeksli soru sorması şeklinde anlamak da mümkündür.
Ayrıca Hocaefendi kendisine tevcih edilen hiçbir soruyu cevapsız bırakmamaktadır. Peygamber Efendimiz'in "Güzel soru ilmin yarısıdır."[1] mealindeki hadîsinde buyurduğu gibi yerinde ve güzel soru sormak dersten istifade adına çok önemlidir.
Bu genel girişten sonra her bir ilim dalı ile ilgili takip edilen usule geçmeden önce, ders halkasında okunacak kitapların seçiminden ve dersin zamanından bahsetmek istiyoruz.
Kitapların Seçimi
Fethullah Gülen Hocaefendi, her işinde olduğu gibi ders mevzuunda da insanların bir işe gönlüyle yönelmesine, isteyerek yapmasına çok önem vermekte ve hissiyatlarını gözetmektedir. Bu itibarla da onların derse ve okunacak kitaba ilgisine önem vermektedir. Hocaefendi, herhangi bir sahada kitap okutmak istediğinde talebelerine çoğu zaman "Bu konuda şu şu özellikte kitaplar var, bunlardan tercih ettiğiniz birisini okuyabiliriz." dediği gibi bazen de kendisinin çok önemli gördüğü bir kitabın özelliklerinden bahsederek onu nazara verir. Meselâ, Kenzü'l-Ummal'ın en kapsamlı hadîs kitaplarından biri olduğunu, ders kitabı olarak hızlıca okunabileceğini değişik zamanlarda ifade etmiştir. Böylelikle zaman içerisinde talebelerin o kitaba ilgi duyup okuma iştiyakı izhar etmeleri üzerine de ders kitabı yapmıştır. Bazen de el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu kitabında olduğu gibi talebelerin isteğinin Hocaefendi'yle iktiran etmesi üzerine okunmaya karar verilmiştir.
Ders Okutma Zamanı
Dersler genelde sabah namazından öğle namazına kadarki zaman diliminde olur. Öğleden sonra da pek çok zaman ders yapılmıştır. Bir dönemde dersler, kahvaltıdan bir müddet sonra başlayıp öğleye kadar devam etmiştir. Bir başka dönem ise, sabah namazından sonra başlanıp arada kahvaltı molası verildikten sonra devam etmiştir. Bir zaman, bunlara ilâve olarak sabah namazından bir saat önce başlanıp namaza kadar ders okunduğu olmuştur. Nitekim Tuhfetü'l-Ahvezî bu şekilde bitirilmiştir. Kenzü'l-Ummal'ın on cildi bir ramazanda okunmuştur. Sabah, akşam, teravih namazlarından ve sahurdan sonra olmak üzere günde yaklaşık 7-8 saat ders yapılmıştır.
Talebenin Önceden Derse Hazırlıklı Gelmesi
Talebe derste okunacak kitaplara iyice çalışır; ibareleri çözerek mânâsını anlamaya çalışır. Bunun için de başta Müncid, Mucemu'l-Vasît, Lisanu'l-Arap, Tâcu'l-arus gibi lügatlere, tefsirlere, şerhlere, fıkıh kitaplarına ve ihtiyaç duyulan kaynaklara müracaat ederek elden geldiğince hazırlanır. Derste okunacak metinlerde irab hatası ve herhangi bir kelimeyi yanlış okumamak için çalışır. Gerektiğinde bu konuda yazılmış kitaplara müracaat ederek hazırlanır. Özellikle başta Kur'ân âyetleri olmak üzere hadîs metinlerinin doğru okunması ve râvilerinin isimlerinin doğru telaffuz edilmesi Hocaefendi'nin hassasiyetle üzerinde durduğu konulardandır. Bu husustaki yaklaşımı şu şekildedir: "Arapçayı yanlış okuyabilirsiniz; ama âyetleri yanlış okumayın."
Başta böyle bir hazırlıkla derse gelen talebe Hocaefendi'nin huzurunda metni okur, Hocaefendi dinler ve tashih edilmesi gereken yerlerde çok nazikçe ve mahcup bir edayla doğrusunu fısıldar. Dersler esnasında Hocaefendi, zaman zaman metin içerisinde tahkik edilmesi gereken bir yerle karşılaşıldığında onun üzerinde ısrarla durur. O ânda o konu ile ilgili kaynak kitapları getirtir ve meseleyi onlardan izah eder. Veya bir sonraki derse yetiştirilmek üzere kaynaklara bakılmasını ister. Okunan kitaplarda talebenin sorduğu yerlere ulemanın genel yaklaşımını saygıyla ifade ettikten sonra özellikle günümüze bakan yönleriyle kendi yorumlarını da seslendirir. Zaten derslerin en cazip yönlerinden biri de Hocaefendi'nin bu açıklamaları ve yorumlarıdır. Bu da talebelerin merakına, seviyeli soru sormasına ve ufkuna bağlıdır. Zîrâ Hocaefendi, konuları muhatapların ufkunu, seviyesini ve anlayışını nazar-ı itibara alarak izah etmektedir. Hocanın metni okuyarak açıklaması şeklindeki yaygın takrir usulü yerine böyle bir ders okutma tekniğinin seçilmesinin şüphesiz pek çok faydası vardır. Görebildiğimiz kadarıyla bu yöntem, talebeyi daha fazla dersin içine çekmekte, daha aktif hâle getirmekte ve talebenin daha güzel yetişmesine zemin hazırlamaktadır.
Bu şekilde seri bir metin okuyarak ders okumanın faydalarını şöyle sıralayabiliriz:
· Talebenin metin ve ibare korkusunu aşması, kitaplara âşina olması,
· Seri kitap okuma melekesini geliştirme,
· Çok daha fazla kitap ve metin okumayı temin etme,
· İslâmî ilimlerin temel kitaplarına karşı talebede güven oluşturma,
· İlimlere mahrutî bir bakış açısı ve ansiklopedik bilgi kazandırma,
· Metin ve ibarelerdeki kavramlara, farklı fikir ve kanaatlere, münazara ve metotlara talebeyi âşina kılma...
Bu şekilde seri okuma talebeye öncelikle neyin nerede olduğunu bellemeyi, onun küllî bir bakış açısı kazanmasını ve ihtiyaç ânında aradığı bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.[2] Bu usulle yaklaşık 3-4 veya 2-3 saatlik bir derste 40-50 sayfa metin okunmaktadır. Bu arada Hocaefendi'nin sabırla talebelerini dinlemesi, sık sık müdahale etmemesi ders okutma tekniği adına oldukça önemlidir.
Ayrıca Hocaefendi okunan yerlerin analitik bir yaklaşımla okunmasına da çok önem verir. Buna günümüzün ifadesiyle "sorgulayarak okuma" da denebilir. Fakat "sorgulama" derken selef-i salihine, âlimlere saygısızlık mânâsına değil, yazılanların vahyin mantığına, dinin muhkematına, rivayet kriterlerine, akl-ı selime test ettirilerek okunması ve aynı zamanda çağın varidatının da bu süzgeçlerden geçirilerek yeni yorumlara ulaşılmasıdır.
Bütün bunlarla birlikte talebenin okuduğunu anlaması, tahlil etmesi, hayatına hayat kılması ve tabiatının bir derinliği hâline getirip, yaşadıklarını gönlünün diliyle seslendirmesi Hocaefendi'nin sürekli vurguladığı en temel hususlardandır. Çok mücbir sebep olmadıkça Hocaefendi'nin ders halkasında başlayıp da bitiremediği kitap yok denecek kadar azdır.
Ders Okumaya Başlangıç
Derslere her zaman besmele, hamdele ve salvele ile Cenâb-ı Hakk'a teveccüh edilerek başlanır. Okunan dualardan bazıları şunlardır:
الحمد للّه رب العالمين والصلاة والسلام على سيدنا محمد و على آله وصحبه أجمعين َاللَّهُمَّ رَبَّنَا زِدْنَا عِلْمًا وَإِيمَانًا وَيَقِينًا وَتَوَكُّلاً وَتَسْلِيمًا وَتَفْوِيضًا وَثِقَةً وَاطْمِئْنَانًا واعْتِمَادًا عَلَيْكَ وَاِخْلاَصًا وَوَفاَءً وَصَدَاقَةً وَمَعْرِفَةً وَمَحَبَّةً وَعِشْقًا وَاشْتِيَاقًا إِلَى لِقَائِكَ وَعِفَّةً وَعِصْمَةً وَفَطَانَةً وَحِكْمَةً وَحَافِظَةً دَائِمَةً وَصِحَّةً دَائِمَةً كَامِلَةً وَعَافِيَةً دَائِمَةً كَامِلَةً وَقَلْباً سَلِيماً اَللَّهُمَّ حَوْلاً وَ قُوَّةً مِنْ حَوْلِكَ وَقُوَّتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِميِنَ "Rabbimiz bizim ilim, iman, yakîn, tevekkül, teslim, tefvîz, sika, itmi'nan, ihlâs, vefa, sadakat, mârifet, muhabbet, iffet, ismet, fetanet, hikmet, hafıza ve Sana olan itimadımızı, Sana kavuşma aşk ve iştiyakımızı artır Allah'ım. Allah'ım, Sen'den kâmil ve dâim sıhhat ve afiyet, selim kalb istiyoruz. Allah'ım, havl ve kuvvetinden bize lutfet. Ey erhamürrahimin." اَللَّهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا حِكْمَتَكَ وَانْشُرْ عَلَيْنَا رَحْمَتَكَ يَا ذَا الْجَلاَلِ وِالْإِكْرَامِ آمَنْتُ بِاللهِ الْوَاحِدِ اْلأَحَدِ اْلحَقِّ المْبُينِ الَّذِي لاَ شَريِكَ لَهُ وَكَفَرْتُ بِمَا سِوَاهُ رَبِّ يَسِّرْ وَلاَ تُعَسِّرْ رَبِّ تَمِّمْ بِالْخَيْرِ وَبِهِ نَسْتَعيِنُ "Allah'ım, bize hikmet kapılarını aç. Rahmetini üzerimize yağdır ey Celâl ve İkram sahibi. Vahid, Ehad, Hakk, Mübin olan Allah'a iman ettim. O'nun şeriki yoktur. O'nun dışındaki O'nun ulûhiyet ve rububiyetine şerik addedilen her şeyi reddettim. Rabb'im kolaylaştır, zorlaştırma. Rabb'im hayırla tamamla. Sadece O'ndan yardım isteriz."
Hocaefendi yeni bir kitaba başlandığı zaman kitabın künyesi dâhil, takriz, takdim, mukaddime hepsini okur. Şimdi Hocaefendi'nin tedris metodunu her ilim dalına göre ele almak istiyoruz.
Arapça Grameri
Hocaefendi hemen hemen her talebe grubuna Arapçanın gramer yapısı ile ilgili bir kitap okutmuştur. Okutulan kitaplar daha önceki makalede liste hâlinde zikredilmişti. Bunlardan özellikle İmam Birgivî'nin İzhar isimli gramer kitabını ilk dönemlerde değişik seviyedeki talebelere birkaç kez takrir usulüyle okutmuştur. Özellikle bu derslerden birisi çok geniş bir izhar şerhi mahiyetindedir. Sesli bir kitap olarak kaset ve mp3 formatında kayıtları mevcuttur.
Arapça gramer kitapları okunurken genelde şöyle bir metot takip edilmiştir. Hocaefendi, Arapça kelimelerin kök, mazi, muzari ve değişik türevlerinin geldiği kalıplara ve fiillerin aldığı harf-i cerler ile kazandıkları mânâlara, isimlerin doğru okunmasına, şiirlerin tercüme edilmesine ve hangi noktadan istişhad edildiğine dikkat edilmesini tavsiye ettiğinden talebeler de ona göre derse hazırlanarak gelmeye gayret ederler. Derste konuyu okur, tercüme eder, verilen örneklerin irabını, varsa o konu ile ilgili alıştırmaları yaparlar. Okunan ders bir sonraki günde genellikle dersin başında birkaç talebe tarafından özet olarak arz edilir.
Hocaefendi, Arapça gramerini bin beyitte manzum anlatan İmam Malik'in Elfiye'sini talebelere ezberletmek istemiştir. Şöyle ki, ilgili kitabın Şerh ibn-i Akil adlı şerhini okuturken okunan beyitlerin bir sonraki dersin başında her talebeden ilk baştan en son ezberlenen yere kadar dinlemiş, 40-50 beyit ezberlendikten sonra talebelere ağır gelmesi üzerine "hafızalar top atmış" diyerek bırakmış, kitabı okumaya devam etmiştir.
Belâgat ilmine gelince, Hocaefendi'nin tespiti ile günümüzde bu ilim Kur'ân ve Sünnet'in enginliklerine açılıp yeterince istifadeye medar olabilecek bir olgunlukta tahsil edilmemektedir. Belâgate dair bir eser okunurken gramerde olduğu gibi bir metot takip edilmiştir.
Lügate Bakma
Hocaefendi zaman zaman "Sizleri bilmiyorum; ama ben her gün sözlükten birkaç kelimeye bakarım." der. Talebelerinin de dilin doğru öğrenilmesi ve kelimelerin nüanslarıyla bellenmesi adına sık sık lügate başvurma alışkanlığını kazanmalarını ister.
Meselâ dilimizde k-z-b maddesinin mastarı ve ismi daha çok "Kizb" olarak bilinir ve öyle kullanılır. Hocaefendi, "kezib" masdarının daha fasih olduğunu zîrâ Kur'ân'da bu kelimenin birkaç âyette "kezib" şeklinde geçtiğini[3] ayrıca lügatlerde de kelimenin masdarları verilirken ilk sırada onun verildiğine[4]dikkat çekmiştir. Derste devamlı yanında el-Müncid bulunur. İhtiyaç anında Lisanu'l-Arab, Tacu'l-arûs, en-Nihaye fi garibi'l-hadîs gibi kaynaklara da müracaat eder. Arapça bir kelimenin Türkçe karşılığını bulmak için de Âsım Efendi'nin Kamus-u Okyanus'u, Ahter-i Kebir gibi lügatlere başvurur, talebelerine onlara baktırır. Farsça kelimeler için Ferheng-i Farisî gibi lügatlere müracaat edilir. Misalli Büyük Türkçe Sözlük adlı 3 ciltlik lügati beğendiğini ve sık sık başvurduğunu da ifade etmiştir.
Hadîs ve Usulü
Hocaefendi, hemen her gruba mutlaka hadîs kitaplarından birisini okutmuştur. Daha önce Hocaefendi'nin okuttuğu eserleri anlatan makalede geçtiği üzere Kütüb-i Sitte gibi temel hadîs kitaplarının tamamını okutmanın yanında bazılarını (Buharî gibi) defaatle okutmuştur. Bununla birlikte Kenzü'l-Ummal, Umdetü'l-Kârî, Fethu'l-Bârî gibi şerh ve müracaat kitaplarını da baştan sona ders kitabı olarak okutmuştur.
Hadîs kitaplarını okutma usulü şöyledir: Dersten önce talebeler okunacak yerlerdeki hadîs-i şerîfleri gerektiğinde şerhlere, en-Nihaye fi Garibi'l-Hadîs gibi kitaplara, Lisanu'l-Arab ve Tacu'l-Arus gibi temel lügatlere bakarak hazırlıklı olarak gelir. Günümüzde pek çok kitap elektronik ortama aktarıldığından bilgiye kısa sürede ulaşılmaktadır. Talebeler bu imkândan da istifade ederek derse hazırlıklı olarak gelir ve derste seri bir şekilde okur, Hocaefendi de dinler. Gerekli yerlerde izah ve yorumlarda bulunur, sorulan sorulara cevap verir. Özellikle ulemanın yorum ve yaklaşımlarına saygı ve istifadeyle birlikte kendi yorumlarını talebelerle paylaşır.
Hadîs okuturken sadece sahabi ravisinin değil senedin tamamının okunmasına, ravilerin isimlerinin ve hadîs metninin doğru telâffuz edilmesine çok önem verir. Hadîs-i şerîf metni veya ravisiyle ilgili yanlış okuma olduğunda "Benim aklımda şu şekilde kalmış kaynaklara bir bakalım." diyerek doğrusunu araştırmaya yönlendirir.
Sözgelimi bazen Türkçe tercümelerde tâbiinin büyüklerinden Ubeydetü's-Selmanî diye yazılan ismin doğru telaffuzunun kaynaklarda Abîdetü's-Selmanî şeklinde geçtiğini yine asr-ı saadette meşhur bir kabile olan "Benî Selime"nin "Benî Seleme" diye galat-ı meşhur olarak okunduğuna dikkat çekmesi bu konuda örnek olarak zikredilebilir.
Bir hadîs geçtiğinde sıhahta yer almayan bir hadîs ise -ki Hocaefendi'nin onu hemen fark ettiğine çok şahit olunmuştur- onun geçtiği esas kaynak kitabın hangisi olduğunu, cerh ve tadil ulemasının hakkındaki kritiğini araştırtır. Ravi ve hadîs ile ilgili Tehzibu't-Tehzib, Kâşif, Mizanü'l-İ'tidal, Siyer-i A'lami'n-Nübela, Mecmaü'z-Zevaid, el-Metalibu'l-Aliye gibi kitaplara baktırır. Halk arasında meşhur bir hadîs ise Keşfu'l-hafa, el-Makasıdü'l-Hasene gibi kitaplara bakılmasını tavsiye eder, talebeler de bakar. Hadîs-i şerîflerin birinci derecede geçtiği kaynaklara ulaşılması konusunda hassastır. Talebelerin de ona göre derse gelmeden çalışmalarını ister.
Hadîs kitapları ile ilgili bu genel ders okuma usulünden sonra ulaşabildiğimiz kadarıyla okutulan kitaplardan en önde gelenlerinin nasıl bir metotla okunduğunu anlatalım. Buhârî'nin Sahih'ini defaatle okutan Hocaefendi, Kur'ân-ı Kerîm'den sonra dinin en önemli referans kitabı kabul edilen bu güzide eseri onun meşhur şerhleri ile ders halkasında okumuş ve okutmuştur.
Umdetu'l-Kârî fi Şerhi'l-Buhârî (20 cilt) Buhârî'nin en önemli şerhlerinden biridir. Nakil ve tahkik yönünden Buhârî üzerine yapılan şerhlerin en hacimlisi, tetkik ve analiz açısından da en derli toplu olanıdır. Farklı mezheplerin görüşlerini zikretmekle birlikte Hanefi mezhebinin yaklaşımları esas alınarak yazılmış mükemmel bir şerhtir.
Umdetü'l-Kârî değişik zamanlarda farklı talebelerle iki kere okunmuştur. İlkinde talebeler Buhârî'nin metninden hadîsi şerîfleri okumuş, Hocaefendi de şerhten lüzumlu gördüğü yerleri talebelere okuyarak mütalâa ve müzakerelerde bulunmuştur. Şöyle ki; Hocaefendi hadîste geçen garib kelimelerin izahını, ravilerden isminin okunuşu ile ilgili ihtiyaç duyulan yerleri, hadîsin ihtiva ettiği mânâ zenginliklerini ve hadîsten çıkarılan hükümler kısmını okumuştur.
Hocaefendi, hadîs ricalinin isimlerinin doğru bellenmesine, hayatlarına, haklarında yapılan değerlendirmelerin bilinmesine çok önem verir. Gençliğinde kendisi pek çok hadîs ravisinin çok kısa ve özlü bir biyografisini deftere yazarak ezberlemiştir. Özellikle de hadîs derslerinde rical üzerinde hassasiyetle durmuş, şerhlerdeki bilgilere ilâve olarak teracim ve tabakat kitaplarından notlar düşmüştür. Daha sonra başka bir grupla yine Buhârî, Umdetü'l-Kârî şerhi ile birlikte okunmuştur. Şöyle ki talebeler derse gelmeden önce hadîste geçen ravileri Zehebi'nin el-Kâşif adlı rical kitabındaki sistemi esas alarak her bir râvi için ayrı bir fiş hazırlamışlardır. Bu hazırlanan fişte râvinin hadîs aldığı hocaları, talebeleri, kendisinden hadîs rivayet edenler ve hakkındaki cerh ve tadil âlimlerinin görüşleri de not edilmiştir. Bu şekilde talebe tarafından hazırlanan fişler, derste hadîsin senet ve metni okunduktan sonra Hocaefendi tarafından okunmuştur.
Fethu'l-Bârî fi Şerh-i Sahihi'l-Buhârî (14 cilt): Hocaefendi bir müddet sonra farklı bir ders gurubu ile birlikte Buhârî'nin, bu meşhur şerhini baştan sona kadar okutmuştur. Okuma metodu daha önce Buhârî'nin Umdetu'l-Kârî şerhinde takip edilen metotla temelde aynı olmakla birlikte yapılan ilâveler vardır. Hadîs ravileri okunurken Zehebî'nin el-Kâşif'i esas alınmakla birlikte, Tehzibü't-Tehzib, Siyer-i A'lâmi'n-Nübelâ, Hilyetü'l-Evliya, Sıfatu's-Safve, İbn-i Sa'd'ın Tabakat'ı gibi kitaplardan istifade edilerek ravinin hocaları, kendisinden rivayet edenler, çarpıcı faziletlerinden kareler, rivayet ettiği hadîslerden örnekler, cerh ve tadil ulemasının hakkındaki kanaatleri gibi haklarındaki bilgiler zenginleştirilerek bu sefer fişlere değil de bilgisayar ortamında word dosyasına yazılarak ve ders esnasında sinevizyondan perdeye yansıtılarak talebelerin okuması şeklinde olmuştur. Rivayet zincirinde yer alan sahabilerin kısa bir biyografisinin yanında hayatlarından zühd, ibadet, takva, adanmışlık ruhu ile ilgili günümüze mesaj olacak kareler arz edilmiş, rivayet ettikleri hadîslerden misâller verilmiş ve kendilerinden hadîs rivayet edenler zikredilmiştir.
Ravilerle ilgili bilgiler okunurken bazı yerlerde Hocaefendi kısa ilâveler yapmıştır. Meselâ Hz. Âişe'nin (r. anhâ) künyesi "Ümmü Abdillah el-Fakîhe" diye kitaplarda geçmektedir. Hocaefendi, bu ifadenin yanına وهي أم عباد الله أجمعين "O Allah'ın kullarının hepsinin annesidir." kaydını koydurmuştur. Günümüzde pek üzerinde durulmayan ve genelde hadîs okunurken sahabi ravisinden çoğu zaman da metinden başlanılarak okunan bir dönemde Hocaefendi'nin hadîsleri senetleriyle birlikte okutması, hadîs ricalini talebelere tanıtma, sevdirme ve belletme gayreti fevkalâde önemlidir. Arap âleminin önde gelen ilim adamlarından bazılarına Hocaefendi'nin hadîsleri böyle ricali ile birlikte okutması anlatıldığında bu durum onların çok ciddi dikkatlerini çekmiş hayret, hayranlık ve takdirlerini ifade etmekten kendilerini alamamış ve "Bu ilim bizde bile indiras olup gitti. Hadîs ricalini okutan pek yok. Hocaefendi'nin bu kadar önem verip bu şekilde okutması bu ilmin yeniden ihyâsı adına çok önemli." demişlerdir.
Sahabe ve hadîs ricalini çok iyi tanıyan ve onları kalbinde, kafasında ve gönül dünyasında ilim, irfan, ibadet ve adanmışlık modeli olarak sürekli en aziz bir misafir gibi ağırlayan Hocaefendi, sesine-soluğuna kulak veren herkese ve özellikle derslerinde bulunanlara bu insanları tanıtmak, öğretmek, belletmek için her türlü argümanı değerlendirmiştir. Âdeta bu insanların ilme olan düşkünlüklerinin, Allah'a kulluktaki derinlik, ibadet, takva ve ilim tahsilinde rıza-i ilâhiye kilitlenmelerinin talebeye hüsnü misâl olmasını ve bu portrelerin talebenin ruhlarına bir yolunu bulup akmalarını istemektedir. Vaazlarında, sohbetlerinde, kitaplarında başta sahabe olmak üzere selef-i salihinin model olarak zikrettiği gibi derslerde de hadîs okudukça o hadîsi rivayet eden sahabi ve diğer hadîs ravilerini en önemli hususiyetleri ile hazırlanan tanıtım şekliyle tekrar ettirerek talebelerinin hafıza ve şuuraltlarına nakşetmek istediği anlaşılmaktadır.
Sünen-i Ebî Davud: Hocaefendi, bu kitabı birkaç kez talebeleriyle okumuştur. Bu okumaları ilgili kitabın Bezlü'l-mechud ve Menhelü'l-azbi'l-mevrud adlı şerleriyle birlikte yapmıştır. Talebelerin hadîsin sened ve metnini okumasından sonra şerhten kelime izahı, ravi kritiği, hadîsin şerhi ve başka hadîslerle mukayesesi ve hadîsten çıkarılan ahkâm ve nükte gibi kısımlardan okuyarak çoğu zaman bir soru üzerine yer yer de bir girizgâh bularak kendi yorumlarını seslendirmiştir.
Sünen-i Tirmizî: Hocaefendi'nin farklı bir metotla okuduğu bir hadîs kitabıdır. Hocaefendi, Tirmizî'nin Avnü'l-Ma'bud adlı şerhini daha önce kendisi mütalâa ettiğinden bir grup talebeye de Tuhfetü'l-ahvezî (10 cilt) şerhini okutmuştur. Kitapta yer yer Hanefî mezhebinin yaklaşımlarının delillerini tenkid ettiği kısımları da bir talebesine Tehanevî'nin Hanefî fıkhını oldukça geniş ve müdellel ele aldığı İ'lâü's-Sünen adlı kitabını vererek mukayese etmesini ve ilgili mezhebin o konudaki yaklaşım ve delillerini derste yeri geldiğinde özetle söylemesini istemiştir. Talebe de elden geldiğince bunu yapmaya çalışmış ve Tuhfetü'l-Ahvezî bu şekilde okunmuştur. Bir diğer hadîs okutma usulü olarak da Hocaefendi, Riyazü's-Salihîn'i okuturken her babdan en câmi hadîsleri seçip talebelerine ezberlettirmiş ve "Bunu dağarcığınıza koyun çok bereketini göreceksiniz." demiştir. Hocaefendi, usul-i hadîsten Ahmed Muhammed Şakir'in el-Baisü'l-Hasis adlı eserini talebelerin önceden hazırlanıp huzurda okuması şeklinde okutmuştur. Aynı zamanda biraz önce bahsettiğimiz Tuhfetü'l-ahvezî şerhinin mukaddimesi de geniş bir usul-i hadîstir. Ayrıca sürekli hadîs kitaplarını şerhleriyle birlikte okuttuğundan tatbiki olarak da usul-i hadîs işlenmektedir. Bu sahada Merhum Ahmed Naim'in Tecrid-i Sarih Mukaddemesi'nin çok güzel bir eser olduğunu ve okunması gerektiğini de tavsiye etmektedir.
Tefsir ve Usulü
Tefsirde ders okuma metodu şöyledir: Talebeler önceden okunacak yere hazırlanıp huzurda metni seri bir şekilde okurlar, Hocaefendi kendisi gerek gördüğü veya soru tevcih edilen yerlerde açıklamalar yapar.
Türkçe tefsirlerden Allâme Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'ân Dili tefsirine çok önem verir. Hocaefendi, bir keresinde bir grup talebeyle Elmalılı'nın tefsirinin tamamını talebelerine ders halkasında özetlettirmiştir. Her talebe bir Kur'ân sayfasına tekabül eden tefsir kısmını önceden iyice okuyup özetini çıkararak derste arz etmiştir. İlk önce Kur'ân sayfasını tilâvet edip ardından hazırladığı özeti sunmuş; sunum yapılırken Hocamız okunan ve tefsir edilen âyetlerle ilgili mülâhazalarını, talebeleriyle paylaşmıştır. Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar kitabı bunun semerelerindendir. Son zamanlarda Hocaefendi, Hak Dini Kur'ân Dili tefsirini farklı bir okuma şekliyle tedris etmeye başlamıştır. Şöyle ki: önce Elmalılı Tefsiri'nden bir miktar okunmakta, okunan yerler ile ilgili Hocaefendi mülâhazalarını ifade ettiği gibi sorulan sorulara da cevap verir.
Bir sonraki gün Elmalılı'nın tefsirinden okunan yerler derse gelmeden önce her bir talebe kendisine verilen tefsire bakıp Hak Dini Kur'ân Dili'nden okunan yerle mukayese ederek onda geçmeyen yerleri tespit ederek derste özet hâlinde sunar. Arz edilenler üzerine de yine Hocamız tarafından yer yer yorum ve izahlar yapılır. Elmalılı ile mukayeseli okuma yapılan tefsirler şunlardır: İmam Maturidi-Te'vilâtü'l-Kur'ân, Zemahşeri-Keşşaf, Fahreddin Razi-Mefatihu'l-Gayb, Beyzavi-Envarü't-Tenzil ve Esrarü't-Te'vil, Ebu Hayyan-Bahru'l-Muhit, Ebu's-Suud-İrşadu Akli's-Selim ilâ Mezâyâ-i Kitabi'l-Kerim, Tantavî Cevherî-el-Cevâhir fî Tefsiri'l-Kur'âni'l-Kerim, Seyyid Kutup-Fi Zilâli'l-Kur'ân, Molla Bedreddin Sancar-Edvau'l-Beyan.
Bu şekilde bir okuma usulüyle Elmalılı tefsirini bitirmek çok uzun zaman alacağı bedihidir. Esas maksat ise mukayeseli okuma metodunu uygulamalı bir örnek üzerinden göstererek teşvik etmektir. Hocaefendi, aynı usulü başta hadîs olmak üzere İslâmî ilimlerin hemen hemen hepsinde yapılmasını tavsiye etmektedir.
Fıkıh ve Usulü
Hocaefendi, her ders halkasında hadîs, tefsir ve gramerin yanında fıkıh ile ilgili bir kitap okutmuş ve "fıkıh bilinmeden hoca olunamayacağı" hakikatini ifade etmiştir. Hocaefendi'nin genelde fıkıh kitaplarını okutma metodu şu şekildedir: Talebe metni cümle cümle veya paragraf hâlinde okur ve yine cümle cümle tercüme eder. Bununla birlikte bazı fıkıh kitaplarının sadece Arapçası okunmuştur. Nitekim Vehbe Zuhaylî'nin el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu adlı eserinin, klâsik fıkıh kitaplarına göre dili sade ve günümüz insanının anlayacağı bir üslûpta olduğundan sadece Arapçasını okutmuş, tercüme ettirmemiştir.[5] Fıkıh kitapları okunurken Hocaefendi, mücmel olarak ifade edilen bir fıkhî hükmün veya yaklaşımın daha geniş ve müdellel ele alan fıkıh kitaplarından bakılmasına işaret eder, kitaplara bakıp derste kendisine getirildiğinde de orayı okuyarak mütalâalarda bulunur. Mezheplerin müftâbih kavillerinin iyi bilinmesi gerektiğine bu konuda zuhüllerin yaşandığına dikkatleri çeker. Mütekaddimun fıkıh âlimleri ile müteahhirin arasındaki zaman zaman yaşanan yaklaşım farklılıklarına işaret eder. Hanefi mezhebine bağlı olmakla birlikte diğer mezheplere son derece saygılıdır. Hanefilerin çok geniş alanlı bir fıkıh müdevvenatı vücuda getirdiklerini bunun "eraeytecilik" ile bir alâkasının olmadığını ifade eder.
Her zaman olduğu gibi ve özellikle ders esnasında Mezhep imamlarının, müçtehitlerin, fakihlerin isimleri zikredilirken mutlaka saygı ve hürmet ifade eden bir niteleme ile birlikte bahsedilmesine çok önem verir. İmam Âzam Ebu Hanife Hazretleri, İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed b. Hanbel, İmameyn-i Hümameyn Hazretleri gibi.
Hocaefendi, bazı fıkıh kitaplarını şerhiyle beraber takip ederek okutmuştur. Talebeler metni okurken kendisi şerhten önemli gördüğü, ihtiyaç duyulan yerleri okumuş, yer yer de mütalâalarda bulunmuştur.
Hocaefendi, Hanefi fıkhında çok önemli bir yeri olan el-Hidaye'yi Fethu'l-kadir şerhi ile birlikte -öğrenebildiğim kadarıyla- değişik zamanlarda farklı ders gruplarıyla üç kere ders halkasında tedris etmiştir. Elmalılı'nın Hak Dini Kur'ân Dili tefsirinde olduğu gibi fıkıhtan aynı usülle Aliyyü'l-Kârî'nin Fethü babi'l-inaye'sini farklı fıkıh kitaplarıyla mukayeseli okutmaktadır. Bir gün Fethü babi'l-inaye teenni ile metin tercüme edilmek suretiyle okunduktan sonra ertesi gün okunan yer diğer fıkıh kitaplarından bakılıp, mukayese edilerek bahsi geçen kitapta olmayan farklı yaklaşım ve yorumlar tespit edilip daha sonra derste özet hâlinde arz edilmektedir. Mukayeseli okunan fıkıh kitapları şunlardır: Sadru'ş-Şerîa'nın el-Vikaye'si, Burhaneddin el-Mâze'nin Muhîtü'l-Burhanî'si, Mergınânî'nin el-Hidaye'si, Şeyhzade'nin Mecmau'l-Enhur'u, İbn Âbidin'in Haşiyetü Reddi'l-Muhtar'ı, İbn Âbidinzâde'nin el-Hediyyetü'l-Alâiyye'si, Vehbe Zuhaylî'nin el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu, Heyetin hazırlamış olduğu Diyanet İslâm İlmihali, Esad Muhammed Saîd Sağarcî'nın el-Fıkhu'l-Hanefî ve Edilletuhu.
Tasavvuf
Hocaefendi, her ders gurubunda diğer ilimlere paralel olarak mutlaka "İslâm'ın kalb ve ruh hayatı"nı anlatan tasavvuf eserlerinden birinin okutulmasını, mütalâa edilmesini tavsiye ettiği gibi kendileri de bizzat bunu gerçekleştirmiştir. Tasavvufa ait Kuşeyrî'nin er-Risale'si, Haris el-Muhasibî'nin er- Riaye'si, İmam Rabbanî'nin Mektubat'ı gibi eserler talebelerin önceden metne çalışıp huzurda okuması şeklinde takip edilir. Hocamız da bu dersler esnasında münasebet düştükçe kalb ve ruhun hayat derecesine götüren en önemli dinamikler üzerinde durmuş; bu konudaki vicdanî tecrübelerini paylaşmıştır.
Hocaefendi'ye göre günümüz hastalıklarından biri de Allah dostlarına karşı tavır almak, onların büyüklüklerini görmezlikten gelerek onları kendi seviyemizde insanlar olarak değerlendirmektir. Böyle bir bakış korkunç bir düşünce kaymasıdır. Bazılarının "İmam Âzam Ebû Hanife, İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İmam Mâlik, İmam Gazzalî, İmam Rabbanî, Şazilî, Abdülkadir Geylânî gibi kişiler de bizim gibi insanlardır. Dolayısıyla da onlara ait menkıbelerin aslı-astarı yoktur..." diyerek bu büyük zâtları küçültmek istemesiyle küçülmediklerini, böyle yapanların eline büyüklerin feyiz ve bereketinden ve de büyüklüğe inanmadıklarından dolayı büyüklüğe giden yollardan mahrumiyetten başka bir şey geçmeyeceğini vurgulamaktadır. Zîrâ böyle yapan insanlar Abdülkadir Geylânî'yi, İmam Rabbanî'yi, kendi seviyelerine indirmekle, kendi ufuklarını kapatmaktadırlar. Bu büyük insanlarla kendilerinin aynı seviyede olduklarına inandıklarından ötürü, kendileri için gidecek yol, alınacak mesafe kalmamış ve yolun sonuna varılmış olmaktadır. Ruh ve kalbin kendilerine göre birer derece-i hayatları bulunduğuna o sahanın büyükleri olduğuna inanmayan insanın, kat'iyen o mertebelere çıkması söz konusu değildir.
Diğer taraftan Hocaefendi, Abdulkadir Geylânî, Ahmed Rıfai, Hasan Şazilî gibi mâneviyat büyüklerinin kalb ve ruh hayatından bahsederek onlar gibi bir yaşama gayreti ortaya koymadan menkıbe Müslümanlığı ile teselli olmanın da ayrı bir belâ olduğuna dikkat çekmektedir. Hocaefendi'ye göre asıl yapılması gereken o büyük zatları mâneviyat âleminin sultanları hâline getiren dinamikleri iyi öğrenip hayata geçirmektir.
Selefe Saygı
Hocaefendi, talebelerle ders okurken kendi ifadesiyle müzakere ederken asr-ı saadetten günümüze kadar gelen âlimlerin yorum ve yaklaşımlarına fevkalâde saygılıdır. Başta sahabe, tâbiîn, tebe-i tâbiîn, mezhep imamları, Abdülkadir Geylânî, Hasan Şazilî, Ahmed Rıfaî, Şah-ı Nakşibend, İmam Rabbanî ve Bediüzzüman Said Nursî gibi mâneviyat büyüklerine ve onların yorum ve yaklaşımlarına çok saygılıdır. İslâmî disiplinlerden hangisi okunursa okunsun âlimlerin yorum ve yaklaşımlarının fevkalâde saygı ile ele alınmasına sık sık vurgu yapar. Bunun yanında kendi görüş ve yaklaşımlarını da dinin muhkematına uygunluk veya ters düşmemesi kaydıyla "İbn Kesir böyle buyurmuş; ama (kendisini kastederek) İbn Kalil'in de şöyle bir yaklaşımı var." veya "Fakirin, kıtmirin de şöyle bir yorumu, mülâhazası var." gibi mütevazice seslendirir.
Derse katılan talebelerine âlimlere saygı ekseninde dinin temel disiplinlerine ters düşmeyen yorum ve yaklaşımların da olabileceğini/olması gerektiğini ifade etmektedir. Zîrâ herkes bir mânâda ibnü'z-zaman'dır. Her zamanın, içinde yaşanılan devir ve şartların dinin yoruma açık yanlarını yorumlamada önemli bir varidatı vardır. Her Müslüman'a düşen de yaşadığı zamanın şartlarını iyi okuyarak zamanın varidatını da yanına alarak inandığı değerleri hayata taşımaktır. Bu arada en önemli bir husus da kesinlikle âlimleri hafife alıcı, tezyif edici "Bu meseleyi anlamamışlar." gibi bir saygısızlığa meydan vermemektir.
Kitap Özetleme
Hocaefendi'nin ders halkasında uyguladığı metotlardan birisi de talebenin belli bir kitabı özet çıkararak arz etmesi şeklindedir. Hocaefendi, günümüzde çok kitabın neşredildiğini, bir insanın bunları okumaya yetişemeyeceğini, iştirak-i a'mal prensibinden hareketle ihtiyaç duyulan, okunmasında fayda mülâhaza edilen kitapların onda bir veya yirmide bir özetlenerek ders halkasında mütalâa ve müzakere edilebileceğini söyleyerek bu şekilde bir okuma metodunu bizzat uygulayarak teşvik etmektedir.
Kitap özetlenerek derste anlatılması şu şekilde yapılmaktadır: Hocaefendi, okunmasında fayda mülâhaza ettiği kitap ve dergileri talebelere, derse katılanlara önceden verir. Her bir eser iyice okunup özetlenir sonra da derste arz edilir. Özetlenen kitaplar: İslâmî ilimlerin değişik dallarından, edebiyattan, tarihten, felsefeden vs. olmak üzere çok geniş alanlıdır.
Sonuç
Hocaefendi'nin ders metodunu ulaşabildiğimiz, anlayabildiğimiz kadarıyla ifade etmeye çalıştık. Hocaefendi, medrese usulü geleneğinde ders almış, daha sonra da ders ve tedris metodunda geçmişe bağlılık ve saygı içinde çok yeni açılımlar ve teknikler geliştirmiştir. Klâsik ders usulünde adı bile duyulmayan pek çok kitabı hattâ müracaat eserlerini ders kitabı olarak okutmuştur.
Ders okutma tarzı talebe merkezlidir. Sürekli yeniliklere ve farklı metotta okumaya açıktır. Talebelerin bilgisayar, sinevizyon gibi teknik imkânlardan da istifade ederek İslâmî kaynaklara ulaşmasına, derste bunlardan istifade edilmesine açık olmakla birlikte ilgili yerlerin kitaplardan bulunup okunmasına çok önem vermektedir. Teknolojinin ürünleri bilgiye kısa sürede ulaşmayı kolaylaştırmakla birlikte asıl olan kitaptan okunması ve gerektiğinde de yanına notların alınmasıdır. Bir diğer önemli nokta da teknolojinin insanın yedeğinde olması, insanın istidat ve kabiliyetlerinin inkişafına mâni olmamasıdır.
Hocaefendi, selef-i salihini, ulemayı hayırla yâd etmenin, onların gayretlerini, yorum ve yaklaşımlarını saygı ve hürmetle karşılamanın bir Müslüman'ın ilim ahlâkı ve vefa borcu olduğunu değişik vesilelerle ifade etmektedir. Bu hissiyatını zaman zaman o insanların devirlerini aştıklarına dikkat çekerek, yer yer de gözyaşlarıyla beraber onlara medyun olduğumuzu söyleyerek seslendirmektedir. Yine Hocaefendi, her zamanın ayrı bir varidatı olduğunu, günümüz insanlarının da duyup hissettiklerini, Allah'ın gönüllerine bahşettiği ilhamları dinin muhkematının süzgecinden geçirerek değerlendirmeleri gerektiğine vurgu yapmaktadır. Ona göre bu şekilde hareket etmek iradenin hakkını vermek, Allah'ın kalblere, gönüllere ve kafalara lütfettiği ilhamların kıymetini bilmek ve de mazhar olunan nimete şükretmenin bir ifadesidir. Hocaefendi zaman zaman kendisinden ders okuyan talebelere: "Benim sizin üzerinizde hiçbir hakkım yok. Şayet bir hakkım söz konusu olsaydı sizden bunu ölünceye kadar talebe okutmanız şeklinde talep ederdim." demiştir.
Bununla birlikte ne kadar büyüseler, hoca olsalar da talebelikten uzaklaşmamalarını Zeynüddin İrakî'den ömür boyu ders okuyan Nureddin Heysemî'yi örnek gösterek tavsiye etmektedir. Zaman zaman latifevârî bir üslûpla: "Melekler talebe-i ulumun canını bal, kaymak yedirerek, acıtmadan alırmış." buyurarak sürekli öğrenme iştiyakı içinde talebe olarak kalmayı teşvik etmektedir. Hâsılı, Hocaefendi'ye göre ders, tedris ve ilim öğrenmekten asıl maksat imanın, mârifet ufkuna ulaştırılması, mârifetin muhabbetle derinleştirilmesi ve dur durak bilmeden hasbilik ve adanmışlık ruhuyla kanatlanarak i'lâ-yı kelimetullah yoluyla Allah'ın hoşnutluğunu yakalamaya çalışmaktır.
[1] Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr, 25/7; Aclunî, Keşfu'l-hafa, 1/179 [2] Yusuf suresi, 12/18; En'am suresi, 6/21 [3] İbn-i Manzur, Lisanu'l-arab, Zebidî, Tacu'l-arûs, “kzb” md. [4] Bu kitap 1-6 ciltleri okunmuştur. [5] Fethullah Gülen,Fasıldan Fasıla, 2/21-24.
Not: Bu makale Yeni Ümit Dergisi’nin, 21 Temmuz 2010 ve 20 Ekim 2010 tarihli sayılarında iki bölüm halinde yayınlanmıştır.
Comments